Çocuğunuzun sağlığı, hayatınızın en önemli önceliklerinden biridir. Bu nedenle, güvenilir bir çocuk doktoru bulmak hem ebeveynler hem de çocuklar için büyük bir rahatlık kaynağıdır. İzmir ve Türkiye genelinde alanında uzman, deneyimli ve çocuklarla güçlü bir iletişim kurabilen pediatri hekimlerine ulaşmak her geçen gün daha da kolaylaşıyor. Bu rehberde; İzmir’in çocuk hastanelerinden bireysel olarak hizmet veren çocuk doktorlarına, özel kliniklerden üniversite hastanelerine kadar kapsamlı bir liste bulacaksınız. Ayrıca, pediatri hizmetlerinde dikkat edilmesi gereken kriterler, randevu süreci, fiyat aralıkları ve ebeveyn yorumlarına da yer verdik. Bu sayede, çocuğunuzun ihtiyaçlarına en uygun sağlık hizmetine bilinçli ve güvenli bir şekilde ulaşabilirsiniz.
Türkiye’nin En İyi Çocuk (Pediatri) Doktoru Kimdir?
Türkiye’de çocuk sağlığı ve hastalıkları alanında birçok ünlü ve deneyimli pediatri uzmanı bulunmaktadır. Bu doktorlar, yenidoğan bakımı, enfeksiyon hastalıkları, büyüme-gelişme takibi ve kronik çocuk hastalıklarının yönetiminde modern tıp uygulamalarıyla hizmet vermektedir. Doktor seçimi; çocuğun yaşına, mevcut sağlık sorununa ve ebeveynin beklentilerine göre şekillenmelidir. “En iyi” pediatri uzmanı, her çocuğun bireysel ihtiyaçlarına yanıt verebilen hekimdir.
Pediatri hangi yaş aralığını kapsar ve neden yetişkin tıbbından farklıdır?
Pediatri, genellikle doğumdan 18 yaşına kadar olan bireylerle ilgilenir. Ancak bu sınır artık daha esnektir ve bazı durumlarda gençlerin 21, hatta 25 yaşına kadar çocuk hekimleri tarafından takip edilmesi önerilmektedir. Bunun sebebi, ergenlik ve genç yetişkinlik dönemlerinin de kendine özgü sağlık ihtiyaçları barındırmasıdır.
Peki, bir çocuğu tedavi etmek, bir yetişkini tedavi etmekten neden bu kadar farklıdır? Çünkü bir çocuk, yetişkinin küçük bir kopyası değildir. Bu pediatri felsefesinin temel taşıdır. Çocukların vücudu, organları ve sistemleri sürekli bir büyüme, değişim ve olgunlaşma halindedir. Bu dinamik süreç hastalıkların seyrinden ilaçların vücuttaki etkisine kadar her şeyi değiştirir.
Örneğin bir bebeğin karaciğer ve böbrekleri olgunlaşmamıştır. Bu durum yetişkinler için standart olan bir ilaç dozunun bebekte birikerek zehirleyici etki yaratmasına neden olabilir. Aynı şekilde bebeklerin mide asidi daha düşüktür, bu da bazı ilaçların emilimini beklenmedik şekilde artırabilir. Çocuk hekiminin uzmanlığı, bu fizyolojik farklılıkları bilerek normal gelişimsel bir adımı bir hastalık belirtisinden ayırabilmek ve tedaviyi çocuğun o anki gelişim evresine göre hassas bir şekilde ayarlayabilmektir. Çocuklarda görülen hastalıklar da farklılık gösterir. Doğuştan gelen kalp hastalıkları, genetik sendromlar veya gelişimsel sorunlar, pediatri pratiğinin yetişkin tıbbından ayrılan önemli bir parçasını oluşturur.
Çocukların tedavisinde yasal ve etik olarak hangi hassas noktalara dikkat edilir?
Pediatrinin en kendine özgü yönlerinden biri de tedavi kararlarının yasal ve etik boyutudur. Yetişkinler genellikle kendi tedavileri hakkında kendileri karar verirken, çocuklar yasal olarak bu yetkinliğe sahip değildir. Bu durum hekim-hasta ilişkisini özel bir hale getirir. Ortada sadece hekim ve çocuk değil aynı zamanda kararlarda merkezi bir rol oynayan aile de vardır. Bu üçlü ilişki, bir güven ve iş birliği dinamiği üzerine kuruludur.
Herhangi bir tıbbi müdahaleden önce, ailenin yapılacak işlem hakkında tam ve anlaşılır bir şekilde bilgilendirilmesi ve onamının (izninin) alınması şarttır. Bu sürece “aydınlatılmış onam” denir. Hekimin görevi, ailenin kaygılarını dinlemek, seçenekleri sunmak ve çocuğun “en yüksek yararını” gözeten kararı hep birlikte almaktır. Bazen ailenin inançları ile tıbbi gereklilikler arasında bir çatışma yaşanabilir. Örneğin hayat kurtarıcı bir tedavinin veya aşının reddedilmesi gibi durumlarda, çocuğun sağlığını koruma sorumluluğu öncelik kazanır ve bu hassas durumlar etik kurulların rehberliğinde yönetilir.
Sağlam çocuk izlemi nedir ve bu kontroller neden bu kadar önemlidir?
Sağlam çocuk izlemi, çocuğunuzun yalnızca hasta olduğunda değil sağlıklı olduğunda da düzenli aralıklarla doktor tarafından görülmesidir. Bu kontroller, bir arabanın periyodik bakımı gibidir; amacı, olası sorunları erken tespit edip büyük problemlere dönüşmeden önlemektir. Bu ziyaretler, çocuğunuzun sağlığını korumanın ve geliştirmenin en etkili yoludur.
Bu izlemler sırasında yapılan temel işlemler şunlardır:
- Çocuğun büyüme ve gelişmesinin (boy, kilo, baş çevresi) yaşıtlarına uygun olup olmadığı değerlendirilir.
- Yaşına uygun aşıları yapılarak bulaşıcı hastalıklara karşı korunması sağlanır.
- Beslenme, uyku, güvenlik gibi konularda aileye rehberlik edilir ve soruları yanıtlanır.
- Gelişimsel taramalarla olası gecikmeler erken saptanır.
- Yaşa özel olarak kansızlık (anemi), görme veya işitme taramaları gibi testler yapılır.
- Bu düzenli ziyaretler, gelişimin en hızlı olduğu ilk iki yılda daha sık, sonrasında ise genellikle yıllık olarak planlanır.
Çocuğun gelişimsel takibi nasıl yapılır ve hangi gelişim basamakları izlenir?
Her sağlam çocuk izleminin en kritik parçalarından biri, çocuğun gelişimini değerlendirmektir. Bu iki farklı yöntemle yapılır. Birincisi, her muayenede yapılan gelişimsel gözetimdir. Bu hekimin sizin endişelerinizi dinlemesi, çocuğunuzu gözlemlemesi ve gelişimsel öyküsünü almasıyla gerçekleşen sürekli bir süreçtir. İkincisi ise, belirli aylarda (genellikle 9, 18 ve 30. aylar) yapılan gelişimsel taramadır. Bu taramalarda, otizm veya diğer gelişimsel gecikmeler gibi durumları daha hassas bir şekilde saptamak için standart testler kullanılır.
Gelişimsel takibin amacı, bir sorun varsa bunu olabildiğince erken fark edip çocuğun ihtiyaç duyduğu özel eğitim ve terapi gibi erken müdahale hizmetlerine hızla ulaşmasını sağlamaktır. Erken müdahale, çocuğun potansiyeline ulaşmasında hayati bir fark yaratır.
Yaşa göre beklenen bazı temel gelişimsel basamaklar şunlardır:
2 Aylıkken
- Size gülümser.
- “Agu” gibi sesler çıkarır.
- Yüzüstü yatarken başını kaldırır.
6 Aylıkken
- Tanıdık yüzleri ayırt eder.
- Nesnelere uzanır ve ağzına götürür.
- Destekle oturur.
1 Yaşındayken
- “Mama”, “dada” gibi anlamlı heceler söyler.
- Tutunarak ayağa kalkar ve sıralar.
- “Bay bay” sallar.
2 Yaşındayken
- İki kelimelik cümleler kurar.
- Koşar ve zıplar.
- Basit komutları anlar.
3 Yaşındayken
- Üç tekerlekli bisiklete biner.
- Kendi adını ve yaşını söyler.
- Daire çizebilir.
Çocukluk çağı aşıları neden hayati önem taşır ve aşı takvimi nasıl işler?
Aşılar, modern tıbbın insanlığa sunduğu en büyük armağanlardan biridir. Çocuk felci, kızamık, difteri, tetanoz gibi bir zamanlar binlerce çocuğun hayatını kaybetmesine veya sakat kalmasına neden olan hastalıklar, başarılı aşılama programları sayesinde artık ya tamamen ortadan kalkmış ya da çok nadir görülür hale gelmiştir.
Aşı takvimi, bir çocuğun bağışıklık sisteminin en uygun olduğu zamanlarda, onu en tehlikeli hastalıklara karşı en etkili şekilde korumak için bilimsel verilerle oluşturulmuş bir yol haritasıdır. Her aşı, belirli bir hastalığa karşı vücudun savunma mekanizmalarını “eğitir”. Böylece çocuk, gerçek mikrop ile karşılaştığında hastalığa yakalanmadan veya çok hafif bir şekilde atlatarak korunmuş olur. Bu takvime uymak, sadece kendi çocuğunuzu değil aşı olamayacak kadar küçük veya bağışıklık sistemi zayıf olan diğer çocukları da koruyan bir toplumsal sorumluluktur.
Aşı tereddüdü yaşayan ailelere doğru yaklaşım nasıl olmalıdır?
Günümüzde internet ve sosyal medyada yayılan yanlış bilgiler nedeniyle bazı aileler aşılar konusunda tereddüt yaşayabilmektedir. Bu durum “aşı kararsızlığı” olarak adlandırılır ve kızamık gibi unutulmaya yüz tutmuş hastalıkların yeniden salgın yapmasına neden olarak ciddi bir halk sağlığı tehdidi oluşturur. Ailelerin aşılarla ilgili en güvenilir bilgi kaynağı kendi çocuk hekimleridir.
Eğer aşılarla ilgili endişeleriniz varsa, bunları doktorunuzla açıkça konuşmanız çok önemlidir. Bu süreçte doğru bir iletişim için izlenen bazı temel adımlar vardır:
- Öncelikle aile saygıyla dinlenir ve endişelerinin kaynağı anlaşılmaya çalışılır.
- Aşıların neden gerekli olduğu ve koruduğu hastalıkların ne kadar tehlikeli olabileceği somut örneklerle anlatılır.
- Yanlış bilgiler bilimsel kanıtlarla ve anlaşılır bir dille düzeltilir.
- Aşıların güvenliği ve etkinliği hakkındaki bilimsel veriler paylaşılır.
- Ailenin karar sürecine saygı duyulur ancak çocuğun sağlığını korumak adına aşının önemi vurgulanmaya devam edilir.
- Amaç aileyle güvene dayalı bir ilişki kurarak, çocuğun sağlığı için en doğru kararı birlikte vermektir.
Çocuklarda en sık görülen solunum yolu enfeksiyonları nelerdir?
Çocuklarda en sık karşılaşılan sağlık sorunu, üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır, yani bildiğimiz adıyla soğuk algınlığı. Özellikle kreşe giden çocuklar yılda 6-8 kez, hatta daha sık soğuk algınlığı geçirebilir. Bu durum bağışıklık sistemlerinin yeni mikroplarla tanışıp güçlenmesinin doğal bir parçasıdır.
Soğuk algınlığının tipik belirtileri şunlardır:
- Burun akıntısı
- Burun tıkanıklığı
- Öksürük
- Boğaz ağrısı
- Hafif ateş
Ancak bazı solunum yolu enfeksiyonları küçük çocuklarda daha ciddi seyredebilir. Bunun nedeni, bebeklerin hava yollarının bir yetişkine göre çok daha dar olmasıdır. Aynı miktardaki balgam ve ödem, bir bebekte nefes almayı ciddi şekilde zorlaştırabilir. RSV virüsünün neden olduğu bronşiyolit ve genellikle “havlar tarzda” bir öksürükle kendini gösteren krup, bu duruma en iyi örneklerdir ve özellikle ilk iki yaşta yakın takip gerektirirler.
Çocukluk çağı astımı nedir ve astım nasıl yönetilir?
Astım, çocukluk çağının en sık görülen kronik, yani müzmin hastalığıdır. Hava yollarının (bronşların) aşırı hassas olması ve bazı tetikleyicilere karşı daralarak tepki vermesi durumudur. Bu durum tekrarlayan öksürük, hırıltı, nefes darlığı ve göğüste sıkışma hissine neden olur.
Astımı tetikleyebilecek bazı yaygın faktörler şunlardır:
- Viral enfeksiyonlar (soğuk algınlığı gibi)
- Ev tozu akarları
- Polenler
- Hayvan tüyleri
- Sigara dumanı
- Hava kirliliği
- Egzersiz
Astım yönetimi bir ekip işidir ve temel amaç çocuğun yaşam kalitesini etkilemeden semptomları kontrol altında tutmaktır. Bu hekimle birlikte hazırlanan kişiselleştirilmiş bir “Astım Eylem Planı” ile sağlanır. Tedavinin temel taşları, tetikleyicilerden kaçınmak, gerektiğinde kullanılan nefes açıcı (kurtarıcı) ilaçlar ve hastalığın temelindeki iltihabı baskılamak için düzenli kullanılan kontrol edici ilaçlardır.
Çocuklarda alerjiler nasıl ortaya çıkar ve tedavi edilir?
Alerji, bağışıklık sisteminin normalde zararsız olan bir maddeye (alerjen) karşı abartılı bir savunma tepkisi vermesidir. Çocukluk çağında oldukça yaygındır ve farklı şekillerde kendini gösterebilir.
En sık görülen alerjik durumlar şunlardır:
Alerjik Rinit (Saman Nezlesi): Polen, ev tozu gibi hava yolu alerjenlerine bağlı olarak gelişen hapşırık, burun akıntısı ve gözlerde kaşıntı ile seyreder.
Atopik Dermatit (Egzama): Ciltte kuruluk, kızarıklık ve yoğun kaşıntı ile karakterize kronik bir cilt durumudur.
Gıda Alerjileri: Belli bir gıdanın alımından sonra ortaya çıkan reaksiyonlardır.
Çocuklarda en sık alerjiye neden olan besinler şunlardır:
- Süt
- Yumurta
- Yer fıstığı
- Ağaç fıstıkları (ceviz, fındık vb.)
- Soya
- Buğday
- Balık ve kabuklu deniz ürünleri
Gıda alerjileri, kurdeşen gibi hafif reaksiyonlardan, nefes darlığı, tansiyon düşmesi gibi belirtilerle seyreden ve hayatı tehdit edebilen anafilaksi tablosuna kadar değişen ciddiyette olabilir. Alerji yönetiminin temeli, alerjenden kaçınmak ve şiddetli reaksiyon riski olan çocukların her zaman yanlarında adrenalin oto-enjektörü taşımasını sağlamaktır.
Tip 1 diyabet çocuklarda neden görülür ve diyabet yönetimi nasıl yapılır?
Tip 1 diyabet, vücudun bağışıklık sisteminin bir hata sonucu pankreasta insülin üreten hücreleri yok ettiği bir otoimmün hastalıktır. İnsülin, kandaki şekerin (glukoz) hücreler tarafından enerji olarak kullanılmasını sağlayan bir hormondur. İnsülin olmayınca kan şekeri tehlikeli seviyelere yükselir.
Tip 1 diyabetin klasik belirtileri genellikle ani başlar:
- Çok sık idrara çıkma (polüiri)
- Aşırı su içme (polidipsi)
- Çok fazla yemek yemesine rağmen kilo kaybı (polifaji)
Tip 1 diyabetin tedavisi ömür boyu sürer ve insülinin dışarıdan yerine konmasını gerektirir. Bu insülin enjeksiyonları veya insülin pompası ile yapılır. Etkili bir yönetim, kan şekerini sürekli izlemeyi, alınan karbonhidratları saymayı ve insülin dozunu buna göre ayarlamayı içeren yoğun bir çaba gerektirir. Bu süreçte çocuk, aile ve diyabet ekibi (doktor, diyetisyen, diyabet hemşiresi) birlikte çalışır.
Çocuklukta obezite ve Tip 2 diyabet neden artmaktadır?
Tip 2 diyabet, eskiden sadece yetişkinlerde görülen bir hastalıkken, günümüzde çocukluk çağı obezitesindeki artışa paralel olarak çocuk ve ergenlerde de giderek daha sık görülmektedir. Tip 2 diyabette vücut insülin üretir, ancak hücreler bu insüline karşı dirençli hale gelir ve insülini etkili bir şekilde kullanamaz.
Bu durumun arkasındaki en büyük neden, sağlıksız beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam tarzıdır. İşlenmiş gıdaların, şekerli içeceklerin bolca tüketilmesi ve ekran başında geçirilen sürenin artması, çocukları obezite ve dolayısıyla Tip 2 diyabet riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır.
Obezite ve Tip 2 diyabeti önlemek için atılabilecek bazı adımlar vardır:
- Sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıkları kazandırmak.
- İşlenmiş gıdaları ve şekerli içecekleri sınırlamak.
- Çocuğu her gün en az bir saat fiziksel olarak aktif olmaya teşvik etmek.
- Ekran süresini (tablet, telefon, TV) kısıtlamak.
- Aile olarak sağlıklı yaşam tarzı seçimlerinde rol model olmak.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) nedir ve nasıl bir yol izlenir?
DEHB, çocukluk çağının en sık görülen nörogelişimsel bozukluklarından biridir. Çocuğun dikkatini sürdürme, kendini kontrol etme (dürtüsellik) ve aktivite seviyesini ayarlama becerilerini etkiler. DEHB bir yaramazlık veya tembellik değildir; beyin yapısı ve işleyişindeki farklılıklardan kaynaklanan tıbbi bir durumdur.
DEHB’nin temel belirtileri iki ana grupta toplanır:
Dikkat Eksikliği Belirtileri
- Kolayca dikkatin dağılması
- Detayları gözden kaçırma
- Başladığı işi bitirmede zorlanma
- Sık sık eşyalarını kaybetme
- Unutkanlık
Hiperaktivite ve Dürtüsellik Belirtileri
- Oturduğu yerde duramama, sürekli kıpırdanma
- Aşırı konuşma
- Sırasını beklemekte zorlanma
- Başkalarının sözünü kesme
- DEHB tanısı, kapsamlı bir değerlendirme süreci gerektirir ve tedavi, genellikle ilaç tedavisi, davranışçı terapiler ve aile/okul eğitimini içeren çok yönlü bir yaklaşımla yapılır.
Çocuklarda kaygı bozuklukları ve depresyon belirtileri nelerdir?
Ruhsal sağlık, fiziksel sağlık kadar önemlidir. Kaygı bozuklukları ve depresyon, çocuk ve ergenlerde görülebilen ciddi ancak tedavi edilebilir durumlardır.
Kaygı bozuklukları, çocuğun günlük yaşamını olumsuz etkileyen aşırı ve kontrol edilemeyen bir endişe, korku veya gerginlik halidir. Çocuklarda kaygı, her zaman “endişeli görünmek” şeklinde olmayabilir. Bazen altta yatan kaygı, kendini farklı şekillerde gösterebilir:
- Sık sık karın ağrısı veya baş ağrısı gibi fiziksel şikayetler
- Uykuya dalmada zorluk veya kabuslar
- Aşırı sinirlilik veya ağlama nöbetleri
- Okula gitmeyi veya arkadaşlarıyla oynamayı reddetme
- Anne babadan ayrılmada aşırı zorlanma
Depresyon ise, sadece üzgün olmaktan çok daha fazlasıdır. Çocuğun ruh halini, düşüncelerini ve davranışlarını etkileyen sürekli bir çökkünlük durumudur.
Depresyonun bazı belirtileri şunlardır:
- Sürekli üzgün, sinirli veya umutsuz bir ruh hali
- Daha önce keyif aldığı şeylerden zevk alamama
- Enerji kaybı ve yorgunluk
- İştah veya uykuda belirgin değişiklikler
- Değersizlik veya suçluluk duyguları
- Konsantrasyon güçlüğü.
En İyi Çocuk (Pediatri) Doktorları Neden Türkiye’de?
Türkiye’deki pediatri uzmanları, yenidoğan bakımından ergenlik dönemine kadar çocuk sağlığının her aşamasında ileri düzey bilgi ve deneyime sahiptir. Aşı takibi, gelişimsel değerlendirme ve kronik hastalık yönetiminde bilimsel ve güncel yaklaşımlar benimsenir. Modern cihazlarla donatılmış çocuk hastaneleri, hijyenik ortam ve aile dostu hizmet anlayışı sunar. Ayrıca hızlı erişim ve uygun maliyet Türkiye’yi pediatri alanında tercih edilen bir ülke haline getirir.
Türkiye’deki Çocuk (Pediatri) Hastaneleri Neden Bölgenin En İyilerinden Biri ?
Türkiye’deki çocuk hastaneleri, modern tıbbi teknolojilerle donatılmış olmaları, yüksek eğitimli ve deneyimli pediatri uzmanlarının görev yapması, kapsamlı tanı ve tedavi hizmetleri sunmaları sayesinde bölgedeki diğer sağlık merkezlerine kıyasla öne çıkar. Ayrıca multidisipliner yaklaşımla çocukların fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığını desteklemeye yönelik bütüncül hizmetler sunmaları, uluslararası hasta memnuniyeti oranlarını da yükseltmektedir.
Türkiye’deki Çocuk (Pediatri) Doktorlarının yorumlarına doktortakvimi, Google Haritalar, Kadınlar Kulübü veya Ekşi Sözlük gibi platformlardan ulaşabilirsiniz.

Prof. Dr. Durgül Yılmaz, İzmir’de ve Türkiye genelinde en iyi çocuk doktorlarından biri olma hedefiyle çalışmakta olup, İzmir ve Türkiye genelinden gelen hastaları kabul etmektedir. 25 yılı aşkın süredir çocuk sağlığı ve hastalıkları alanında çalışmakta, akademisyenlik ve profesörlük kariyerini Dokuz Eylül Üniversitesi’nde tamamlamış ve çocuk acil yan dal uzmanı olmuştur. Akademik çalışmaları çocuk acil, travma, zehirlenmeler ve yoğun bakım gibi alanlarda yoğunlaşan Prof. Dr. Durgül Yılmaz, çok sayıda ulusal ve uluslararası yayına katkı sunmuştur. Şu anda İzmir Urla’daki kliniğinde bebeklikten ergenliğe kadar çocukların sağlıklı gelişimini izlemekte; tanı, tedavi ve koruyucu sağlık hizmetleri sunmaktadır.