Bebeklerde Atopik Dermatit Nedir? Atopik Dermatit Belirtileri Nelerdir?

Bebeklerde Atopik Dermatit Nedir Atopik Dermatit Belirtileri Nelerdir

Bebeklerde atopik dermatit, cildin koruyucu bariyer fonksiyonunun bozulmasıyla ortaya çıkan, kronik ve yoğun kaşıntılı bir deri rahatsızlığıdır. Halk arasında bebek egzaması olarak da bilinen bu durumun en belirgin belirtileri; yanaklar, alın ile kol ve bacakların dış yüzeylerinde görülen kızarıklık, cilt kuruluğu ve sızıntılı döküntülerdir. Kaşıntının özellikle geceleri artması tipiktir. Genetik ve çevresel faktörlerin birleşimiyle tetiklenen bu durum bulaşıcı değildir ve doğru bir yaklaşımla belirtileri başarıyla yönetilebilir.

Atopik dermatit nedir?

Atopik dermatit, cildin iltihaplı bir reaksiyon gösterdiği, kronik yani uzun süreli veya sürekli tekrarlayan bir durumdur. Genellikle bebeklik ve erken çocukluk döneminde, çoğunlukla ilk altı ay içinde başlar. Gelişmiş ülkelerdeki çocukların yaklaşık %10 ila %20’sini etkileyerek en sık görülen kronik deri hastalıklarından biri haline gelmiştir. Hastalığın seyrini bir maratona benzetebiliriz; zaman zaman belirtilerin şiddetlendiği alevlenme dönemleri (zorlu yokuşlar) ve belirtilerin hafiflediği veya tamamen kaybolduğu remisyon dönemleri (düzlükler) birbirini izler. Bu durumun en yıpratıcı yanı özellikle geceleri artan ve bebeği uykusundan uyandıracak kadar şiddetli olabilen kaşıntıdır. Bu durum sadece bebeğin değil tüm ailenin uyku düzenini ve yaşam kalitesini altüst edebilir.

Bebeklerde atopik dermatit neden olur?

Bu sorunun tek ve basit bir cevabı yok. Atopik dermatit, bir yapbozun parçaları gibi bir araya gelen birden fazla faktörün ortak bir sonucudur. Bu yapbozun en önemli parçaları genetik yatkınlık, cilt bariyerinin doğuştan zayıf olması, bağışıklık sisteminin aşırı tepkiler vermesi ve cilt yüzeyindeki mikrop dengesinin bozulmasıdır. Gelin bu karmaşık durumu daha basit parçalara ayıralım.

Cildimizi, dış dünyadan bizi koruyan, tuğlalardan ve harçtan örülmüş sağlam bir duvara benzetebiliriz. Bu duvarda tuğlalar cilt hücrelerimiz, bu tuğlaları birbirine yapıştıran harç ise cildimizin ürettiği doğal yağlardır. Sağlam bir duvar, içerideki nemi hapsettiği gibi dışarıdan da alerjenlerin, mikropların ve tahriş edici maddelerin girmesini engeller. Atopik dermatitli bir bebekte ise bu duvar, adeta “harcı eksik” veya “delikli” olarak doğmuştur. Bu durumun altında yatan en önemli nedenlerden biri, filaggrin adı verilen ve duvarın harcını oluşturan kritik bir proteinin genetik olarak eksik üretilmesidir. Filaggrin eksikliği, cildin su tutma kapasitesini azaltır, cildi kurutur ve dış etkenlere karşı savunmasız bırakır. İşte bu zayıf bariyer, tüm sorunların başlangıç noktasıdır.

Bu delikli duvardan içeri sızan polenler, ev tozu akarları, mikroplar veya bazı gıda proteinleri, vücudun bağışıklık sistemini adeta bir “hırsız alarmı” gibi tetikler. Ancak atopik dermatitte bu alarm sistemi aşırı hassastır ve normalde zararsız olan maddelere bile abartılı bir tepki verir. Bu abartılı tepki, cilde yoğun bir şekilde iltihap hücrelerinin hücum etmesine neden olur. Bu hücreler, kızarıklık, şişlik ve en önemlisi de o dayanılmaz kaşıntı hissine yol açan kimyasallar salgılarlar. Yani bağışıklık sisteminin bu aşırı çalışması, zaten bozuk olan cilt bariyerini daha da kötüleştirir ve bir kısır döngü başlatır.

Sağlıklı bir cildin üzerinde bizlerle barış içinde yaşayan milyarlarca mikrop bulunur. Bu cildin doğal florasıdır. Atopik dermatitli cildin değişen yapısı ve pH’ı, bu dengeyi bozar. Özellikle Staphylococcus aureus (stafilokok) adı verilen bir bakteri, bu durumu fırsat bilir ve cilde yerleşerek hızla çoğalır. Bu bakteri, salgıladığı toksinlerle hem iltihabı körükler hem de cildin bariyer fonksiyonunu daha da bozar. Bu nedenle stafilokok, artık sadece bir sonuç değil aynı zamanda hastalığı şiddetlendiren önemli bir neden olarak kabul edilir.

Ve son olarak meşhur kaşıntı-kaşıma döngüsü devreye girer. İltihaplı cilt kaşınır, kaşınan cildi bebek refleks olarak tırnaklarıyla veya bir yerlere sürterek daha da tahriş eder. Bu mekanik hasar, cilt bariyerini daha da bozar, daha fazla iltihap maddesinin salınmasına ve daha fazla kaşıntıya neden olur. Bebek daha çok kaşınır, cilt daha çok bozulur. Bu döngü kırılmadığı sürece egzamanın kontrol altına alınması mümkün olmaz.

Bebeğimde atopik dermatit olduğunu gösteren belirtiler nelerdir?

Atopik dermatitin görünümü ve vücuttaki dağılımı bebeğinizin yaşına göre değişiklik gösterebilir. Ancak temel belirtiler her zaman cilt kuruluğu, kızarıklık ve yoğun kaşıntıdır.

Bebeklik Dönemi (0-2 Yaş) belirtileri şunları içerir:

  • Kızarık ve şiş yanaklar
  • Alında ve saçlı deride döküntü
  • Sulu, akıntılı ve sızıntılı yaralar
  • Sarımtırak renkli kabuklanma
  • Kolların ve bacakların dış yüzeyinde kuruluk ve pütürlü görünüm
  • Özellikle geceleri artan yoğun kaşıntı
  • Kaşıntıya bağlı huzursuzluk ve uyku sorunları
  • Genellikle bebek bezi bölgesinde lezyon olmaması

Çocukluk Dönemi (2 Yaş ve Üzeri) belirtileri şunlardır:

  • Dirseklerin iç kıvrımında kuruluk
  • Dizlerin arka çukurunda egzama
  • Boyun, el ve ayak bileklerinde döküntü
  • Sürekli kaşımaya bağlı ciltte kalınlaşma ve çizgilenme
  • Daha az akıntılı, daha kuru ve kepekli lezyonlar
  • Cilt renginde yer yer açılma veya koyulaşma

Atopik dermatit tanısı nasıl konulur?

Atopik dermatit tanısını koymak için özel bir kan testi veya görüntüleme yöntemi yoktur. Tanı, tamamen kliniktir. Yani bir hekim olarak bebeğinizi muayene ederek, lezyonların tipik görünümünü ve dağılımını değerlendirerek ve sizden aldığım ayrıntılı öykü ile bu tanıya ulaşırım. Tanı koyarken aklımızda her zaman belli başlı yol gösterici sorular bulunur:

Bir bebeğe atopik dermatit tanısı koyabilmek için genellikle şu özelliklerin varlığı aranır:

  • Ciltte kaşıntının olması (bu olmazsa olmazdır)
  • Döküntülerin bebeğin yaşına uygun tipik bölgelerde yerleşmesi
  • Şikayetlerin uzun süredir devam etmesi veya sürekli iyileşip tekrarlaması
  • Bebeğin kendisinde veya ailesinde (anne, baba, kardeş) astım, alerjik rinit (saman nezlesi) veya egzama gibi başka bir “atopik” durumun öyküsü

Bu ana kriterlerin yanı sıra genel cilt kuruluğu, avuç içi çizgilerinde belirginleşme, göz altlarında koyu halkalar veya ekstra bir deri katlantısı olması gibi yardımcı bulgular da tanıyı güçlendirir.

Atopik dermatit hangi diğer cilt sorunları ile karışabilir?

Özellikle hayatın ilk aylarında, atopik dermatiti taklit edebilen başka cilt rahatsızlıkları da vardır. Doğru tedaviyi planlamak için bu durumları ayırt etmek kritik önem taşır.

  • Seboreik Dermatit (Konak): Bebeklerde AD ile en sık karışan durumdur. En temel fark, konakta kaşıntının ya hiç olmaması ya da çok hafif olmasıdır. Lezyonlar AD’deki gibi kırmızı ve sızıntılı olmaktan ziyade, daha çok somon pembesi bir zemin üzerinde sarı, yağlı kepekler şeklindedir. Saçlı deri, kaşlar, burun kenarları ve bez bölgesi gibi yağ bezlerinin yoğun olduğu yerleri sever. Oysa AD genellikle bez bölgesini korur. Konak, çoğu zaman ilk birkaç ay içinde kendiliğinden gerileme eğilimindedir.
  • Uyuz (Scabies): Bir parazitin neden olduğu bu durum aşırı kaşıntısı nedeniyle AD alevlenmesi sanılabilir. En önemli ipucu, ailede veya bebeğin yakın çevresinde (örneğin kreşte) başka kaşıntılı kişilerin de olmasıdır. Muayenede parazitin cilt altında açtığı ince, dalgalı, kirli beyaz çizgiler şeklindeki tünelleri görmek tanı koydurucudur. Ayrıca uyuz, bebeklerde AD’nin pek tutmadığı el ayaları ve ayak tabanlarını da tutabilir.
  • Sedef Hastalığı (Psöriyazis): Bebeklikte nadir görülse de AD ile karışabilir. Sedef lezyonları genellikle AD’ye göre çok daha keskin sınırlıdır ve üzerinde gümüşi beyaz renkli, kalın ve kolayca kaldırılamayan kepekler bulunur. En önemli ipuçlarından biri, AD’nin aksine, bebek bezi bölgesini sıkça ve belirgin bir şekilde tutmasıdır (“diaper psoriasis”).

Atopik dermatit tedavisinin temel hedefleri nelerdir?

Atopik dermatit yönetiminde sihirli bir değnek yoktur; başarı, sabırla uygulanan çok yönlü bir stratejiye bağlıdır. Tedavideki temel hedeflerimiz şunlardır:

  • Bozuk cilt bariyerini onarmak
  • Cildin nemini sürekli olarak yüksek tutmak
  • Kaşıntıyı ve buna bağlı uykusuzluğu azaltmak
  • Ciltteki iltihabı (kızarıklık, şişlik) kontrol altına almak
  • Bilinen tetikleyicilerden mümkün olduğunca kaçınmak
  • Cilt enfeksiyonu gibi komplikasyonları önlemek ve tedavi etmek

Atopik dermatitli bebeğimin günlük cilt bakımında nelere dikkat etmeliyim?

İlaç dışı bu yöntemler tedavinin temelini ve en önemli parçasını oluşturur. Hastalığın şiddeti ne olursa olsun, alevlenme döneminde de sakin dönemde de bu alışkanlıkların bir yaşam tarzı haline getirilmesi gerekir.

Banyo Alışkanlıkları: Güncel bilgilerimiz, sanılanın aksine, düzenli banyonun egzama için son derece faydalı olduğunu gösteriyor. Banyo, cildi nemlendirir; aynı zamanda cildin yüzeyindeki alerjenleri, tahriş edici maddeleri, mikropları ve kabukları temizler. Banyo, kısa (5-10 dakikayı geçmeyen) ve mutlaka ılık suyla yapılmalıdır. Sıcak su, cildin doğal yağ tabakasını eriterek kuruluğu artırır. Banyoda cildin pH dengesini bozan kalıp sabunlar veya köpüklü banyo ürünleri yerine, kokusuz, parfümsüz, renksiz ve sabun içermeyen, cildin doğal yapısına uygun nazik temizleyiciler (sindetler veya banyo yağları) kullanılmalıdır.

Nemlendirme Sanatı: “Islat ve Kapat” Tekniği: Eğer tedavide tek bir şeyi en önemli olarak seçecek olsaydık, bu kesinlikle doğru nemlendirme olurdu. Nemlendiriciler, bozuk cilt bariyerini onaran “harç” malzemesidir. Düzenli ve cömert kullanım, alevlenme sıklığını ve kortizonlu krem ihtiyacını belirgin şekilde azaltır. En kritik nokta, nemlendiricinin ne zaman ve nasıl sürüleceğidir. En etkili uygulama, banyodan hemen sonraki ilk 3 dakika içinde, cilt havluyla sadece dokunarak (asla ovalamadan) kurulanmış ve hala hafif nemliyken yapılmalıdır. Bu “ıslat ve kapat” tekniği, suyun cildin içine hapsedilmesini sağlar. Nemlendirici seçerken, losyonlardan ziyade daha yoğun, yağ bazlı kremler veya en ideali olan merhemler tercih edilmelidir. Merhemler, en iyi koruyucu tabakayı oluşturur ve açık yaralarda daha az yanma hissine neden olur. Nemlendirici, günde en az iki kez, ancak ihtiyaç duyuldukça daha sık, sadece sorunlu bölgelere değil tüm vücuda bolca uygulanmalıdır.

Kaşıntıyı Durdurmak İçin İpuçları: Kaşıntı-kaşıma döngüsünü kırmak, tedavinin en zorlu ama en önemli adımlarından biridir. Bu konuda size yardımcı olacak bazı pratik öneriler şunlardır:

  • Bebeğinizin tırnaklarını her zaman kısa ve küt kesilmiş halde tutun.
  • Özellikle geceleri kontrolsüz kaşımayı önlemek için ellerine pamuklu eldivenler veya ince çoraplar giydirin.
  • Kaşınan bölgenin üzerine nemlendirici sürüp ardından soğuk, nemli bir bezle birkaç dakika kompres yapmak anında rahatlama sağlayabilir.
  • Bebeğinizin dikkatini oyun veya başka bir aktivite ile kaşıntıdan uzaklaştırmaya çalışın.

Atopik dermatit için hangi tetikleyicilerden kaçınmak gerekir?

Alevlenmeleri önlemek için bebeğinizin egzamasını neyin tetiklediğini gözlemlemek ve bunlardan kaçınmak önemlidir. Her bebek farklıdır ancak yaygın tetikleyiciler şunları içerir:

  • Yünlü, polar gibi sentetik ve sert dokulu kumaşlar (her zaman %100 pamuklu, yumuşak giysiler tercih edilmelidir)
  • Parfümlü ve boyalı çamaşır deterjanları ve özellikle yumuşatıcılar (hipoalerjenik, kokusuz ürünler kullanıp çift durulama yapmak faydalıdır)
  • Aşırı sıcak ortamlar ve terleme
  • Diş çıkarma, hastalık gibi bebeği strese sokan durumlar
  • Kış aylarında kaloriferlerin havayı kurutması
  • Bazı bebeklerde doktor kontrolünde ve testlerle kanıtlanmış gıda alerjileri (en sık süt, yumurta, fıstık)
  • Ev tozu akarları
  • Evcil hayvanların deri döküntüleri ve salyaları

Doktorun atopik dermatit için reçete ettiği kremler nasıl kullanılır?

Temel bakım yöntemleri alevlenmeyi kontrol altına almak için yeterli olmadığında, ciltteki iltihabı baskılamak için ilaç tedavilerine başvururuz.

  • Topikal Kortikosteroidler (Kortizonlu Kremler): Bu kremler, atopik dermatit alevlenmelerinin tedavisinde altın standarttır. Pek çok ailenin “kortizon” kelimesine karşı bir çekincesi olduğunu biliyorum. Ancak şu net olarak bilinmelidir ki bir hekimin önerdiği doğru güçte, doğru miktarda ve doğru süreyle kullanıldığında bu ilaçlar son derece güvenli ve etkilidir. Kortizonlu kremler, ciltteki yangını söndüren bir “itfaiye” gibidir. Yangın varken kullanmaktan çekinmek, yangının daha da büyümesine neden olur. Hekim, kremin gücünü (potensini) bebeğin yaşına, egzamanın şiddetine ve bulunduğu vücut bölgesine göre özenle seçer. Örneğin yüz gibi hassas bir bölgeye en hafif kortizonlu kremler uygunken, gövdedeki daha inatçı lezyonlar için orta güçte bir krem gerekebilir. Bu kremler, genellikle günde bir kez, sadece egzama olan bölgelere, lezyon tamamen düzelene kadar ince bir tabaka halinde uygulanır. Lezyonlar düzeldiğinde kullanımı kesilir ve sadece nemlendirici ile devam edilir.
  • Topikal Kalsinörin İnhibitörleri (Kortizonsuz İltihap Giderici Kremler): Bunlar kortizon içermeyen bir başka etkili anti-inflamatuar seçenektir. Özellikle yüz, göz kapakları, boyun gibi cildin ince olduğu ve kortizonun uzun süreli kullanımından kaçındığımız hassas bölgeler için harika bir alternatiftir. Ayrıca sık alevlenme yaşayan çocuklarda, lezyonlar düzeldikten sonra bile haftada birkaç gün sorunlu bölgelere uygulanarak yeni alevlenmelerin önüne geçmek (proaktif tedavi) amacıyla da güvenle kullanılırlar. Bu sayede kortizon kullanım ihtiyacı azalır.

Şiddetli atopik dermatit alevlenmelerinde hangi özel tedaviler uygulanır?

Bazen standart tedaviler, şiddetli alevlenmeleri kontrol altına almakta yetersiz kalabilir. Bu gibi durumlarda daha yoğun tedavi yöntemlerine başvurabiliriz.

  • Islak Sargı Tedavisi: Bu yöntem adeta cilde uygulanan yoğun bir “spa terapisi” gibidir. Özellikle gece kaşıntısı çok şiddetli olan ve standart tedavilere yanıt vermeyen orta-şiddetli vakalarda oldukça etkilidir. Banyodan sonra cilde kortizonlu krem ve/veya yoğun bir nemlendirici sürülür. Üzerine ılık suyla ıslatılıp sıkılmış, vücuda oturan pamuklu bir giysi veya özel tübüler bandajlar (birinci katman) giydirilir. En üste de kuru bir pijama (ikinci katman) giydirilir. Bu sargılar birkaç saat veya ideali olarak gece boyunca vücutta kalır. Bu yöntem hem sürülen kremlerin etkinliğini kat kat artırır hem de kaşımaya karşı fiziksel bir bariyer oluşturarak cildin iyileşmesine fırsat tanır.
  • Çamaşır Suyu Banyoları: Bu yöntem kulağa ilk başta korkutucu gelebilir ancak doğru şekilde seyreltildiğinde son derece güvenli ve faydalıdır. Amaç ciltteki zararlı Staphylococcus aureus bakteri yükünü azaltarak hem enfeksiyon riskini düşürmek hem de iltihabı yatıştırmaktır. Standart boyutlu bir küvete (yaklaşık 150 litre) yarım su bardağı (120 ml) kadar kokusuz, katkısız, normal ev tipi çamaşır suyu eklenir. Bu yüzme havuzundaki klor konsantrasyonuna benzer bir seyreltme oranıdır. Bebek bu suda 5-10 dakika oturtulur, ardından temiz suyla durulanır, nazikçe kurulanır ve hemen yoğun nemlendiricisi sürülür. Bu uygulama, hekim önerisiyle haftada 2-3 kez yapılabilir.

Atopik dermatit ne gibi komplikasyonlara yol açabilir?

Bozulmuş cilt bariyeri, cildi dışarıdan gelecek enfeksiyonlara karşı savunmasız bırakır.

  • Bakteriyel Enfeksiyonlar: En sık görülen komplikasyon, egzama lezyonlarının üzerine bakteri eklenmesidir (impetigo). Lezyonlarda ani bir artış, sızıntı, sarı-bal rengi kabuklanma ve artan kızarıklık, bakteriyel bir enfeksiyonun habercisidir. Bu durum tedaviye direncin sık bir nedenidir ve topikal (krem şeklinde) veya sistemik (şurup şeklinde) antibiyotik tedavisi gerektirir.
  • Viral Enfeksiyonlar (Egzema Herpetikum): Bu uçuk virüsünün (Herpes Simpleks) egzama olan cilde yayılmasıyla ortaya çıkan, nadir fakat tıbbi bir acil durum olan ciddi bir komplikasyondur. Bebeğin egzama zemininde aniden ortaya çıkan, gruplar halinde, hepsi aynı görünümde, ağrılı, içi su dolu kabarcıklar ve ardından gelişen “zımba deliği” gibi görünen küçük yaralarla karakterizedir. Ateş, halsizlik ve huzursuzluk da tabloya eşlik edebilir. Bu belirtiler fark edildiğinde vakit kaybetmeden bir hekime başvurulmalıdır, çünkü acil antiviral tedavi gerektiren, potansiyel olarak tehlikeli bir durumdur.

Atopik dermatit ve ‘alerjik yürüyüş’ arasında nasıl bir bağlantı bulunur?

Atopik dermatit, genellikle sadece bir cilt sorunu olarak kalmaz; vücudun genel bir alerjik yatkınlığının ilk adımı olabilir. Buna tıp dilinde “atopik yürüyüş” diyoruz. Bu alerjik hastalıkların zaman içinde belirli bir sırayla ortaya çıkma eğilimini tanımlar. Bu yürüyüş genellikle bebeklikte atopik dermatit ile başlar ve bunu ilerleyen yaşlarda sırasıyla gıda alerjisi, alerjik rinit (saman nezlesi) ve en son olarak da alerjik astım takip edebilir. Bunun altında yatan mekanizma, o bahsettiğimiz “delikli” cilt bariyeridir. Normalde sindirim yoluyla tanışıp tolere etmemiz gereken gıda proteinleri veya solunum yoluyla aldığımız ev tozu akarı gibi alerjenler, bu bozuk bariyerden cilde girerek bağışıklık sistemini yanlış bir şekilde uyarır ve o alerjene karşı bir duyarlılık (hassasiyet) geliştirilmesine neden olur.

Bu elbette egzaması olan her çocuğun ileride mutlaka astım olacağı anlamına gelmez. Ancak özellikle erken yaşta başlayan ve şiddetli seyreden atopik dermatiti olan çocukların, bu diğer alerjik hastalıklar için risklerinin daha yüksek olduğu bir gerçektir. Bu nedenle atopik dermatitin ciddiye alınarak etkili bir şekilde tedavi edilmesi ve cilt bariyerinin özenle onarılması, sadece mevcut cilt sorununu çözmekle kalmaz, aynı zamanda potansiyel olarak bu “alerjik yürüyüşü” yavaşlatma veya engelleme fırsatı da sunabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir