Bebeklerde Uyuz Hastalığı Belirtileri ve Tedavisi

Bebeklerde Uyuz Hastaligi Belirtileri ve Tedavisi

Bebeklerde uyuz hastalığı, uyuz akarlarının cilt altına yerleşmesi sonucu gelişen bulaşıcı bir deri hastalığıdır. Şiddetli kaşıntı, kızarıklık ve döküntü ile kendini gösterir. Özellikle gece artan kaşıntı uyuzun en belirgin belirtisidir ve aile bireylerine de bulaşabilir.

Uyuz hastalığı bebeklerde genellikle parmak araları, bilekler, dirsek içleri ve karın bölgesinde görülür. İnce çizgi şeklinde tüneller ve küçük kabarcıklar tipiktir. Kaşıma sonucu ciltte yaralar ve ikincil enfeksiyonlar gelişebilir.

Tedavide doktorun önerdiği topikal kremler veya losyonlar kullanılır. Tüm aile bireylerinin aynı anda tedavi edilmesi gerekir. Giysi, çarşaf ve havlular yüksek ısıda yıkanarak akarların yok edilmesi sağlanmalıdır.

Bebeklerde uyuz tedavisi tamamlandıktan sonra kaşıntı bir süre daha devam edebilir. Bu durum akarların ölmesine rağmen cildin hassasiyetinin sürmesinden kaynaklanır. Düzenli kontrol ve hijyen önlemleri ile hastalık tamamen ortadan kaldırılabilir.

Uyuz paraziti nedir ve nasıl yaşar?

Uyuz hastalığına neden olan canlı, aslında sekiz bacaklı, minicik bir akar, yani bir tür parazittir. Bu parazit o kadar küçüktür ki onu çıplak gözle görmeniz imkânsızdır. İnsan derisini kendine yuva olarak seçer ve hayatını devam ettirmek için cildin en dış, cansız tabakasına yerleşir. Dişi parazit, cildin hemen altına tüneller kazarak bu tünellerin içine her gün birkaç tane yumurta bırakır. Yaklaşık bir-iki aylık ömrü boyunca bu faaliyete devam eder.

Bu yumurtalar, sadece üç dört gün içinde çatlar ve içinden altı bacaklı yavrular (larvalar) çıkar. Bu yavrular hemen cilt yüzeyine doğru hareket eder ve kendilerine “tüy dökme kesesi” adı verilen yeni, daha kısa tüneller kazarlar. Genellikle bu keseleri kıl köklerinin içine yapmayı tercih ederler. Yaklaşık bir iki hafta içinde bu yavrular gelişimlerini tamamlayarak önce sekiz bacaklı genç parazitlere (nimflere), ardından da erişkin dişi ve erkek akarlara dönüşürler. Hayatlarında sadece bir kez çiftleşen dişi akar, bu tek çiftleşmeden sonra ömrünün sonuna kadar doğurgan kalır ve yeni bir kalıcı tünel kazmak için uygun bir yer arayışına girer. Böylece parazitin yaşam döngüsü hiç durmadan devam eder.

Uyuz hastalığı bebeklere nasıl bulaşır?

Uyuzun bulaşma şekli son derece basittir ve neredeyse her zaman tek bir yolla gerçekleşir: doğrudan ve uzun süreli ten teması. Uyuz olan bir kişiyle, örneğin bir ebeveyn, kardeş veya bakıcıyla, bebeğin cildinin doğrudan temas etmesi, parazitin yeni yuvasına taşınması için yeterlidir. Klasik uyuz vakalarında, parazitin bir kişiden diğerine geçmesi için genellikle 10 ila 20 dakikalık yakın fiziksel temas yeterli olmaktadır. Bu durum hastalığın neden aile içinde, kreşlerde, yuvalarda ve insanların birbiriyle yakın olduğu diğer ortamlarda kolayca ve hızla yayıldığını çok net bir şekilde açıklar. Bebeğinizi kucağınıza almanız, ona sarılmanız, birlikte uyumanız gibi sevgi dolu eylemler, maalesef parazitin bulaşması için ideal bir ortam yaratır.

Peki, eşyalardan bulaşır mı? Evet, teorik olarak mümkündür, ancak sanıldığı kadar yaygın bir bulaşma yolu değildir. Parazit, insan vücudundan uzakta, örneğin çarşaflarda, giysilerde veya havlularda en fazla iki üç gün hayatta kalabilir. Bu nedenle klasik uyuz vakalarında eşya yoluyla bulaşma riski daha düşüktür. Ancak “kabuklu uyuz” olarak bilinen ve parazit sayısının milyonları bulabildiği çok ağır vakalarda, hastanın dökülen deri kabukları parazit kaynadığı için, eşyalar yoluyla bulaşma riski ciddi şekilde artar. Bu nedenle her durumda tedbirli olmak önemlidir.

Bebeklerdeki bu dayanılmaz uyuz kaşıntısının sebebi nedir?

Birçok ebeveyn, kaşıntının nedeninin parazitlerin cilt altında gezinmesi veya tünel kazması olduğunu düşünür. Ancak bu doğru değil. Şiddetli kaşıntının asıl sebebi, tamamen farklı ve çok daha karmaşık bir süreçtir. Kaşıntı, aslında vücudun bağışıklık sisteminin, bu davetsiz misafire, yani parazitin kendisine, bıraktığı yumurtalara ve hatta dışkılarına karşı başlattığı bir tür gecikmiş alerjik savunma savaşıdır. Vücut, bu yabancı maddeleri fark eder ve onlardan kurtulmak için bir iltihap reaksiyonu başlatır; işte bu reaksiyon, kendini yoğun kaşıntı olarak gösterir.

Bu alerjik mekanizma, uyuzun neden hemen belirti vermediğini de açıklar. Bir kişi, özellikle de bir bebek, hayatında ilk kez uyuz parazitiyle karşılaştığında, bağışıklık sisteminin bu yeni düşmanı tanıması, ona karşı bir “hafıza” oluşturması ve savunma mekanizmalarını harekete geçirmesi zaman alır. Bu “tanışma ve hazırlık” süreci, genellikle dört ila altı hafta sürer. Bu süre boyunca bebekte hiçbir belirti (kaşıntı, döküntü vb.) görülmez, ancak paraziti taşıdığı için farkında olmadan hastalığı çevresindekilere bulaştırabilir. İşte bu sessiz ve sinsi kuluçka dönemi, uyuzun aile içinde ve topluluklarda hızla yayılmasının en temel nedenidir. Bu biyolojik gerçek, bir kişiye uyuz teşhisi konulduğunda, neden belirti gösterip göstermediğine bakılmaksızın tüm yakın temaslılarının aynı anda tedavi edilmesi gerektiğinin en önemli bilimsel kanıtıdır.

Daha önce uyuz geçirmiş bir kişide ise durum farklıdır. Bağışıklık sistemi bu düşmanı zaten tanıdığı için, parazit vücuda yeniden girdiğinde alarm zilleri çok daha hızlı çalar. Alerjik reaksiyon saatler veya birkaç gün içinde tetiklenir ve kaşıntı ile döküntüler hemen ortaya çıkar.

Bebekler neden uyuz hastalığı için daha büyük risk altındadır?

Uyuz her yaştan insanı etkileyebilse de bebekler ve küçük çocuklar bu hastalığa karşı özel bir hassasiyete sahiptir. Bunun birkaç temel nedeni bulunmaktadır. Bebeklerin uyuz için yüksek risk grubunda olmasının başlıca nedenleri şunlardır:

  • Yakın ve sürekli fiziksel temas (kucaklama, besleme, birlikte uyuma)
  • Bulaşmanın neredeyse her zaman aile içinden kaynaklanması
  • Bağışıklık sistemlerinin henüz olgunlaşmamış olması
  • Kaşınma reflekslerinin yetişkinler kadar etkili olmaması (bu durum parazitlerin daha rahat çoğalmasına olanak tanır)

Bebeklerdeki uyuz döküntüsü yetişkinlerden farklı mıdır?

Evet, kesinlikle farklıdır ve bu farkları bilmek, doğru teşhisin ilk adımıdır. Ebeveynlerin ve hatta bazen hekimlerin bile yanılmasına neden olabilen en önemli nokta budur. Bebeklerde uyuzun klinik tablosu, yetişkinlerde gördüğümüz klasik tablodan önemli ölçüde ayrılır. Yetişkinlerde döküntüler genellikle el parmak araları, bilekler, koltuk altları gibi belirli bölgelerde yoğunlaşırken, baş ve boyun bölgesinde neredeyse hiç görülmez. Bebeklerde ise durum tam tersidir. Döküntü genellikle tüm vücuda yayılmıştır ve yetişkinlerde görülmeyen bölgeleri özellikle tutar. Bu nedenle bir bebekte özellikle baş, yüz, avuç içi ve ayak tabanlarında döküntü varsa, akla ilk gelmesi gereken hastalıklardan biri uyuz olmalıdır.

Bebeklerde uyuz döküntüsü en çok nerelerde görülür?

Bebeklerde uyuz döküntüsü yetişkinlerden farklı bir dağılım gösterir ve bu teşhis için çok önemli bir ipucudur. Döküntünün sıkça görüldüğü bölgeler şunlardır:

  • Saçlı deri
  • Yüz (özellikle yanaklar ve alın)
  • Boyun ve ense
  • Avuç içleri
  • Ayak tabanları
  • Koltuk altları
  • Gövde ve sırt
  • Kollar ve bacaklar

Uyuz lezyonları bebek cildinde neye benzer?

Bebeklerdeki uyuz lezyonlarının görünümü de yetişkinlere göre farklılıklar gösterir. Döküntü genellikle birden fazla tipte lezyonun bir karışımı şeklindedir. Ciltte kırmızı, toplu iğne başı gibi kabarcıklar (papüller), içi su dolu minik kesecikler (veziküller) ve sıklıkla ucu iltihaplı sivilce benzeri yapılar (püstüller) bir arada görülebilir. Bu iltihaplı görünüm, durumun yanlışlıkla birincil bir bakteriyel enfeksiyon (örneğin impetigo) olarak değerlendirilmesine neden olabilir.

Uyuzun en belirgin işareti olan ve parazitin cilt altında kazdığı kıvrımlı, iplik benzeri yollar olan tüneller, bebeklerde yetişkinlere göre daha kolay görülebilir. Bunun nedeni, bebeklerin kaşınma refleksinin zayıf olması ve bu tünelleri kaşıyarak tahrip etmemeleridir. Bu tüneller özellikle avuç içlerinde ve ayak tabanlarında daha belirgindir.

Bebeklerde uyuz hastalığının belirtileri nelerdir?

Tüm yaş gruplarında ortak olan ana belirti kaşıntıdır. Ancak henüz konuşamayan bebekler “kaşınıyorum” diyemezler. Onlardaki yoğun kaşıntıyı davranışsal değişikliklerden anlamak gerekir. Bu belirtileri iyi gözlemlemek, erken teşhis için kritik öneme sahiptir. Bebeklerde uyuzun en sık görülen belirtileri aşağıdaki gibidir:

  • Özellikle geceleri veya sıcak banyo sonrası artan şiddetli kaşıntı
  • Normalin çok üzerinde bir huzursuzluk ve sürekli mızmızlanma hali
  • Teskin edilemeyen, inatçı ağlama nöbetleri
  • Gece sık sık uyanma, uykuya dalmakta güçlük çekme gibi uyku düzeni bozuklukları
  • İştahsızlık veya beslenmeyi reddetme
  • Vücutta yaygın döküntüler

Kaşınan bir bebekte uyuz dışında hangi hastalıklardan şüphelenilir?

Bebeklerde kaşıntı ve döküntüye neden olan tek hastalık uyuz değildir. Uyuz, çok farklı şekillerde kendini gösterebildiği için, diğer yaygın çocukluk çağı cilt hastalıklarıyla kolayca karışabilir. Bu nedenle doğru tanıya ulaşmak için diğer olasılıkları da göz önünde bulundurmak gerekir. Bir hekim, kaşıntılı bir bebeği değerlendirirken aklında şu hastalıkları da tutar:

  • Atopik dermatit (çocukluk egzaması)
  • İmpetigo (bakterilerle oluşan cilt enfeksiyonu)
  • Papüler ürtiker (sivrisinek veya diğer böcek ısırıklarına karşı gelişen alerjik reaksiyon)
  • Kontakt dermatit (tahriş edici bir maddeyle temas sonucu oluşan egzama)
  • Suçiçeği (erken evrelerinde)
  • Daha nadir görülen Langerhans hücreli histiyositoz gibi durumlar

Bu hastalıkları ayırt etmedeki en değerli ipucu, hastanın ve ailenin öyküsüdür. Özellikle ailede başka kaşınan birilerinin olup olmadığını sormak, uyuz teşhisine yönlendiren en kilit sorulardan biridir.

Bebeklerde uyuz teşhisi nasıl konulur?

Uyuz teşhisi çoğunlukla, hekimin tecrübesine dayanarak, yani klinik olarak konur. Bu ne demektir? Hekim, bebeğin döküntülerinin tipik yerlerde (baş, avuç içi, ayak tabanı vb.) olmasını, kaşıntının özellikle geceleri artmasını ve en önemlisi ailede başka kaşınan bireylerin olmasını bir araya getirerek güçlü bir uyuz şüphesine ulaşır. Bu üçlü (tipik döküntü, gece kaşıntısı, aile öyküsü) genellikle tanı için yeterlidir.

Kesin tanı için parazitin, yumurtasının veya dışkısının görülmesi gerekir. Bunun için normalde deri kazıntısı alınır ve mikroskopta incelenir. Ancak bu işlem bebekler için can yakıcı ve korkutucu olabilir. Neyse ki günümüzde çok daha modern ve acısız bir yöntem var: Dermoskopik inceleme. Dermoskop, cilde temas eden, ucu ışıklı bir tür büyüteçtir. Bu cihazla hekim, cildin yüzeyini büyüterek inceler ve parazitin oluşturduğu tünelleri ve hatta bazen tünelin ucundaki parazitin kendisini (“delta kanatlı jet” görüntüsü) görebilir. Bu yöntem tamamen ağrısızdır, bebeğe hiçbir rahatsızlık vermez ve teşhisi saniyeler içinde kesinleştirebilir.

Bebeklerde uyuz için en etkili tedavi hangisidir?

Bebeklerde uyuz tedavisinin temelini topikal, yani cilde sürülen ilaçlar oluşturur. Bu konuda dünya genelinde kabul görmüş altın standart, %5’lik permetrin içeren kremdir. Permetrin, parazitlerin sinir sistemini hedef alarak onları felç eden ve öldüren, oldukça etkili ve güvenli bir maddedir.

Bu krem, iki aydan büyük bebeklerde güvenle kullanılabilir. Doğru uygulandığında tek bir kür ile %90’ın üzerinde başarı sağlar. Ciltten emilimi çok düşük olduğu ve vücutta hızla parçalandığı için sistemik bir yan etki riski neredeyse yoktur. En sık görülen yan etkisi, sürüldüğü yerde hafif ve geçici bir yanma, batma veya kızarıklık hissidir ki bu durum genellikle kısa sürede geçer.

Uyuz kremi bebeklere nasıl doğru uygulanmalıdır?

İlacın etkinliği, tamamen doğru uygulanmasına bağlıdır. Eksik veya yanlış bir uygulama, tedavinin başarısız olmasına neden olabilir. Bu nedenle aşağıdaki adımlara harfiyen uymak çok önemlidir:

  • Bebeğe temiz bir banyo yaptırılıp cildi kurulandıktan sonra uygulamaya geçilir.
  • Krem, boyundan ayak parmak ucuna kadar tüm vücuda eksiksiz bir şekilde sürülmelidir.
  • Yetişkinlerden farklı olarak bebeklerde saçlı deri, alın, şakaklar, yüz ve kulak arkaları asla atlanmamalıdır.
  • Göz çevresi ve ağız çevresine krem sürülmemesine özen gösterilmelidir.
  • Tırnak altları gibi parazitlerin saklanabileceği bölgelere krem iyice yedirilmelidir.
  • Bebeğin kremi ağzına veya gözüne götürmemesi için, uygulama sonrası ellerine pamuklu eldivenler veya çoraplar giydirilebilir.
  • Krem, ciltte 8 ila 14 saat (genellikle bir gece boyunca) bekletilmelidir.
  • Süre dolduktan sonra bebek tekrar yıkanarak kremden arındırılmalıdır.

Bu işlem hekimin önerisiyle genellikle bir veya iki hafta sonra tekrarlanır. İkinci uygulama, ilk tedaviden kurtulmuş olabilecek yumurtalardan yeni çıkan parazitleri yok etmek için gereklidir.

İki aydan küçük bebeklerde uyuz nasıl tedavi edilir?

Permetrin içeren krem iki aydan küçük bebekler için onaylı olmadığından, bu yaş grubunda farklı bir tedavi tercih edilir. Yenidoğanlar ve iki aydan küçük bebekler için en güvenli ve etkili seçenek, eczanelerde hekimin reçetesiyle hazırlatılan kükürtlü merhemlerdir (genellikle %6’lık konsantrasyonda). Kükürt, yüzyıllardır uyuz tedavisinde kullanılan, bu yaş grubu için güvenliği kanıtlanmış bir maddedir.

Uygulaması genellikle üç gece üst üste tüm vücuda sürülmesi ve bu kürün bir hafta sonra tekrarlanması şeklindedir. Kükürtlü merhemlerin tek dezavantajı, kötü bir kokuya sahip olmaları, giysileri lekeleyebilmeleri ve cildi bir miktar kurutabilmeleridir. Ancak etkinlik ve güvenlik açısından bu yaş grubu için en doğru tercihtir.

Ağızdan alınan uyuz ilacı (ivermektin) bebeklerde kullanılabilir mi?

Ağızdan tablet şeklinde alınan ivermektin, uyuza karşı oldukça etkili bir ilaçtır. Ancak bu ilacın uyuz tedavisi için resmi onayı yoktur ve en önemlisi, 15 kilogramın altındaki çocuklarda kullanımı ile ilgili yeterli güvenlik çalışması bulunmamaktadır. Bu nedenle rutin olarak bebeklerde ve küçük çocuklarda tercih edilen bir tedavi değildir.

Ancak topikal tedavilerin (krem/merhem) defalarca ve doğru şekilde uygulanmasına rağmen yanıt alınamayan, inatçı ve dirençli uyuz vakalarında, hekim kararıyla ve ailenin onayıyla “endikasyon dışı” olarak kullanılabilir. Bu ilacın prospektüsünde belirtilen kullanım amacı dışında, hekimin bilimsel kanıtlara ve kendi tecrübesine dayanarak ilacı kullanması demektir. Bu tür özel durumlarda, kilo başına hesaplanan çok hassas dozlarda ve yakın hekim takibinde uygulanır.

Kabuklu (Norveç) uyuz nedir ve neden tehlikelidir?

Kabuklu uyuz, hastalığın çok nadir görülen ancak aşırı şiddetli ve son derece bulaşıcı bir formudur. Genellikle bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde görülse de nadiren sağlıklı bebeklerde de ortaya çıkabilir. Bu durumda vücudun parazite karşı savunması yetersiz kaldığı için, parazitler kontrolsüz bir şekilde milyonlarca sayısına ulaşarak çoğalır.

Klasik uyuzdaki gibi tek tek sivilceler veya tüneller yerine, ciltte yaygın, kalın, sarımsı-kahverengi, kepekli ve kabuklu plakalar oluşur. Özellikle el ve ayak sırtları, dirsekler ve dizler bu kabuklarla kaplanır. İlginç bir şekilde bu kadar ağır bir tabloda, klasik uyuzun o meşhur yoğun kaşıntısı çok az olabilir ya da hiç olmayabilir. Kabuklu uyuz, hem hastanın kendisi için taşıdığı riskler hem de dökülen kabuklar yoluyla çevreye muazzam miktarda parazit yaydığı için acil bir tıbbi durum olarak kabul edilir ve mutlaka hastane koşullarında, agresif bir şekilde tedavi edilmesi gerekir. Tedavide genellikle ağızdan alınan ilaçlar ile kremler birlikte kullanılır.

Nodüler uyuz nedir ve bu inatçı şişlikler nasıl geçer?

Nodüler uyuz, uyuzun bir diğer nadir görülen formudur. Özellikle koltuk altları, kasık bölgesi, genital bölge ve kalçalarda, inatçı, mercimek veya nohut büyüklüğünde, kırmızımsı-kahverengi, sert ve çok kaşıntılı şişliklerin (nodüllerin) oluşmasıyla karakterizedir. Bu nodüller, aslında vücudun deride kalan parazit kalıntılarına (parazitin ölüsü, dışkısı vb.) karşı gösterdiği aşırı ve abartılı bir alerjik reaksiyonun sonucudur.

En önemli özelliği, uyuz enfeksiyonu tamamen tedavi edildikten sonra bile bu nodüllerin haftalarca, hatta aylarca o bölgede kalmaya devam etmesidir. Tedavisi iki aşamalıdır: Önce standart uyuz tedavisi ile aktif enfeksiyon tamamen ortadan kaldırılır. Ardından, bu inatçı nodüllerin üzerine hekimin önerdiği kortizonlu kremler uygulanarak yavaş yavaş sönmeleri sağlanır.

Tedaviden sonra kaşıntı neden devam eder ve ne yapılmalıdır?

Bu ebeveynlerin en çok endişelendiği ve tedavinin başarısız olduğunu düşündürdüğü durumdur. Ancak bilmelisiniz ki başarılı bir tedaviden sonra kaşıntının 2 ila 4 hafta daha devam etmesi tamamen normal ve beklenen bir durumdur. Bu durum tedavinin işe yaramadığı veya bebeğinizin yeniden uyuz kaptığı anlamına gelmez.

Sebebi basittir: Tedavi ile ciltteki canlı parazitler ve yumurtalar ölür, ancak onların ölü bedenleri ve alerjik reaksiyona neden olan artıkları (dışkıları vb.) hala cildin üst katmanlarındadır. Vücudun bu kalıntıları tamamen temizlemesi ve derinin kendini yenilemesi zaman alır. Bu süreç tamamlanana kadar, vücudun başlattığı alerjik reaksiyon bir süre daha devam eder ve bu da kaşıntıya neden olur. Bu dönemde yapılması gereken, kaşıntıyı hafifletmeye yönelik destekleyici bakımdır. Bu amaçla uygulanabilecekler:

  • Cildi sürekli nemli tutmak için kokusuz ve hipoalerjenik nemlendiriciler kullanmak
  • Kaşıntıyı hafifletmek için serin banyolar yaptırmak
  • Hekiminizin önerdiği, bebeğin yaşına uygun, hafif etkili kortizonlu kremleri kaşıntılı bölgelere sürmek
  • Yine hekim tavsiyesiyle, özellikle gece kaşıntısını azaltıp uykusunu rahatlatmak için antihistaminik şuruplar kullanmak

Bu dönemde kesinlikle yapmamanız gereken şey, panik olup uyuz ilacını tekrar tekrar sürmektir. Bu cildi daha da tahriş ederek kimyasal bir egzamaya yol açar ve kaşıntıyı azaltmak yerine daha da artırır.

Uyuz olan bebeklerde cilt enfeksiyonu gelişir mi?

Evet, bu oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Şiddetli kaşıntı nedeniyle bebek, cildini tırnaklarıyla sürekli olarak tahriş eder. Bu kaşıma eylemi, cildin koruyucu bariyerini bozar ve üzerinde minik yaralar, sıyrıklar oluşturur. Bu yaralar, normalde cildin yüzeyinde bulunan Staphylococcus ve Streptococcus gibi bakterilerin içeri girmesi için birer kapı aralar. Sonuç olarak uyuz lezyonlarının üzerine ikincil bir bakteriyel enfeksiyon, yani impetigo eklenir. Bu durumda lezyonlar iltihaplanır, sulanır ve üzerlerinde bal rengi kabuklar oluşur. Böyle bir tablo geliştiğinde, uyuz tedavisine ek olarak enfeksiyonu temizlemek için topikal (krem şeklinde) veya sistemik (ağızdan şurup şeklinde) antibiyotik tedavisi de eklenmesi gerekir.

Uyuz tedavisinde neden tüm aile bireyleri tedavi edilmelidir?

Bu uyuz tedavisinin en kritik ve asla atlanmaması gereken kuralıdır. Uyuz tedavisinin başarısız olmasının veya kısa bir süre sonra tekrarlamasının neredeyse tek sebebi, bu kurala uyulmamasıdır. Uyuz tedavisinde “tedavi birimi” tek bir kişi değil tüm ailedir.

Daha önce de bahsettiğimiz gibi, uyuz paraziti bir kişiye bulaştıktan sonra belirti vermesi 4 ila 6 hafta sürebilir. Bu süre zarfında kişi, hiçbir şikayeti olmasa bile bulaştırıcıdır. Bu nedenle evde sadece belirti gösteren bebeği tedavi edip, “benim bir şeyim yok” diyen anne, baba veya kardeşi tedavi etmemek, tedavinin kesinlikle başarısız olacağının garantisidir. Çünkü belirtisiz taşıyıcı olan aile bireyi, tedavi edilen bebeğe paraziti kısa süre sonra yeniden bulaştıracaktır. Bu bir kısır döngüye dönüşür. Bu nedenle bebekle aynı evde yaşayan, ona bakım veren, sık sık temas eden (büyükanne, bakıcı vb.) herkesin, belirtisi olup olmadığına bakılmaksızın, bebekle aynı gün, eş zamanlı olarak tedavi görmesi zorunludur.

Uyuzdan kurtulmak için evde nasıl bir temizlik yapılmalıdır?

Ebeveynler genellikle tüm enerjilerini evi dezenfekte etmeye harcarlar, ancak unutulmamalıdır ki asıl önemli olan insan tedavisi, yani herkesin aynı anda ilaç kullanmasıdır. Çevresel temizlik, tedaviyi destekleyici önemli bir adımdır, ancak tek başına yeterli değildir. Tedaviye başlandığı gün, aşağıdaki temizlik önlemlerinin alınması yeterlidir:

Bebeğin ve tüm aile bireylerinin son 3-4 gün içinde kullandığı tüm giysiler, çarşaflar, nevresimler, yastık kılıfları ve havlular en az 60 derecede sıcak suyla makinede yıkanmalı ve mümkünse sıcak programda kurutucuda kurutulmalıdır.

Yüksek sıcaklıkta yıkanamayan peluş oyuncaklar, yastıklar, battaniyeler gibi eşyalar büyük bir çöp poşetine konularak ağzı sıkıca bağlanmalı ve en az 3 gün, tedbiren bir hafta boyunca bu poşetin içinde bekletilmelidir. Parazitler insan vücudundan uzakta bu sürede hayatta kalamazlar.

Halılar, koltuklar ve döşemeli mobilyalar elektrik süpürgesiyle iyice süpürülmelidir.

Evi böcek ilaçları veya çamaşır suyu gibi kimyasallarla spreylemek, silmek kesinlikle gerekli değildir ve önerilmez. Bu tür kimyasallar hem etkisizdir hem de bebek için toksik olabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir